Kısırlık denince akla gelen ilk tedavi yöntemi tüp bebek oluyor. Devreye giren bir başka seçenek ise aşılama. Buradaki önemli nokta ise kime hangi yöntemin uygulanacağına karar vermek.
Değişen yaşam koşulları, çevre kirliliği, stres faktörleri, kadınların meslek sahibi olmak için anne olmayı ileri yaşlara bırakmaları kısırlığın giderek daha fazla görünen bir sorun olmasına neden oluyor.
Toplumda görülme oranı yüzde 15 olan kısırlık tedavisinde tüp bebek seçeneğine gelinceye kadar şartların uygunluğu doğrultusunda farklı tedavi yöntemlerinin de denenmesi gerekiyor. Bu noktada ilk akla gelen sorular; kime aşılama, kime tüp bebek yönteminin uygulanacağı ve tüp bebek vakalarının nasıl seçileceği. Bu soruların cevabını Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ebru Öztürk veriyor.
Ntv'nin haberine göre, kadının doğurganlığının yaşa bağlı olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Ebru Öztürk, 35 yaşın altında bir kadının daha önce kadın hastalıkları nedeniyle ciddi bir ameliyat ya da enfeksiyon geçirmemesi ve eşinin önemli boyutta bir sperm sorununun olmaması kaydıyla, düzenli bir ilişkiyle bir ayda gebe kalma ihtimalinin yüzde 25 olduğunu belirtiyor.
Dr. Öztürk, “Bu oran, bir yılın sonunda yüzde 85’e ulaşıyor. Bu nedenle, 35 yaşından küçük bir kadına kısırlık tedavisine başlamadan önce bir yıl beklemek gerekiyor. Ancak yaşı 35’in üzerinde ise bekleme süresini 7-8 ay ile sınırlamak mümkün” diye konuşuyor. Bebek sahibi olamadıkları şikâyetiyle başvuran çiftlerin hekim tarafından yapılan ilk değerlendirmeleri önem taşıyor. Dikkatli bir öykü alımı, genital muayene, hormon profili, semen analizi ve rahim filmi sonuçlarından sonra elde edilen bilgiler çiftle paylaşılıyor. Kadın ya da erkekte bir sorun olmamasına karşın çiftlerin yüzde 15’inin bebek sahibi olamadıklarına dikkat çeken Dr. Ebru Öztürk, “Görünürde bir nedeni olmayan bu durum, ‘nedeni bilinmeyen kısırlık’ olarak tanımlanıyor. Ancak yapılan testlerde kısırlık nedeni ortaya konmuşsa, tedavi nedene yönelik olarak şekilleniyor” diyor.
Yaş ve evlilik süresi önemli
Tedavideki en önemli parametre kadının yaşı ve evlilik süresi oluyor. Kadın genç ve yeni evliyse, yapılan testlerde de çok önemli bir sorun görülmemişse, hekimlerin ilk önerisi yumurtlama takibi ve zamanlanmış ilişki oluyor. Adetin ikinci ya da üçüncü günü muayene edilen kadına, yumurtlama takibinde kullanılan bazı hormonal iğneler veriliyor ve bu sayede yumurta gelişimi izleniyor. Yumurtalar istenen büyüklüğe ulaştığında çatlatma iğnesi verilerek 24. ve 48. saatlerde ilişkiye girilmesi öneriliyor. Buna da “zamanlanmış ilişki” deniyor. Ancak birkaç kez denendiği halde zamanlanmış ilişki ile gebe kalınamıyorsa veya erkekte de sorun varsa, tercih edilen tedavi yöntemi aşılama oluyor.
Dr. Öztürk, aşılama yöntemine ilişkin ayrıntıları şöyle anlatıyor: “Kadına ait bir sorun bulunmuyorsa, hekimler için önemli olan erkeğin sperm hareketliliği oluyor. Yapılan semen analizinde toplam ileri doğru hızlı hareketli sperm sayısına bakılıyor. Eğer bu sayı üç milyonun üzerindeyse, çiftin aşılamadaki şansının yüksek olduğu düşünülüyor. Bu durumda kadının hamile kalma şansı yüzde 15 civarında gerçekleşiyor. Ancak kadının tüplerinden birinin kapalı olması veya yaşının ilerlemiş olması durumlarında başarı şansı azalıyor.”
Kimlere aşılama yapılıyor?
Aşılama söz konusu olduğunda gebe kalma ihtimalinin çok yüksek olduğu düşünülse de, başarı oranı aslında yüzde 15 seviyesinde gerçekleşiyor. Bu oranı duyan çiftlerin hayal kırıklığına uğradığını söyleyen Dr. Ebru Öztürk, tedavinin adım adım ilerlemesi gerektiğinin altını çiziyor. Süreç hakkında bilgilendirilen çiftler aşılama tedavisi uygulanmasını istiyorsa, kadın adetin ikinci ya da üçüncü günü muayene ediliyor. Rahminde bir sorun yoksa tıpkı zamanlanmış ilişki yönteminde olduğu gibi hormon iğneleri kullanılarak yumurtalıklar uyarılıyor ve yumurta takibi başlıyor. 10-12 günlük sürenin ardından yumurta çatlatma iğnesi yapılıyor.
36 saat sonra da laboratuar ortamında hazırlanmış olan spermler bir kanül yardımıyla rahmin içine yerleştiriliyor. Buradaki amaç, daha hareketli sperm konsantrasyonunun rahim içine yerleştirilerek spermin doğru zamanda yumurtaya yakın bir mesafeye ulaşmasını sağlamak oluyor. Dr. Öztürk, aşılama işlemi sırasında spermin rahme bırakılmasından sonra spermin yumurtayı bulması ve döllemesi konusunda hiçbir müdahale yapılmadığını, başarılı olunmaması durumunda ise işlemin tekrarlanmasının mümkün olduğunu belirtiyor. Dr. Ebru Öztürk ayrıca, “İki uygulamadan sonra işlemi tekrarlamak için ısrarcı olmak zaman ve kaynak kaybı oluyor. Bu sürecin yarattığı hayal kırıklığının çiftleri psikolojik olarak da çok yıprattığını unutmamak gerekiyor” diyor.
Tüp bebek uygulamasının zamanlaması
Erkekteki sperm sorununun ciddi boyutta olduğu kimi durumlarda aşılama tedavisi denenmeden doğrudan tüp bebek uygulamasına geçilebiliyor. Ayrıca kadının tüplerinde tıkanıklık, ilerlemiş yaş ve yumurtalık rezervinin düşük olduğu durumlarda da, diğer tedaviler uygulanmadan tüp bebek tedavisine geçiliyor. Kısırlık tedavisinin sabır gerektirdiğini ve çiftlere bunun mutlaka anlatılması gerektiğinin altını çizen Dr. Ebru Öztürk, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Tüp bebek uygulamasında da, aşılamaya benzer bir süreç yaşanıyor. Ancak dölleme işlemi laboratuvar ortamında gerçekleşiyor. Adetin ikinci ya da üçüncü günü yapılan hormon iğneleri ile yumurta takibi başlıyor. 10-12 günlük sürenin ardından olgunlaştırıcı iğne yapılıyor. Bundan 35 saat sonra da anestezi altında yumurta toplama işlemi gerçekleştiriliyor. Aynı gün toplanan yumurtalar laboratuarda mikroenjeksiyon yöntemi kullanılarak spermle birleştiriliyor. Döllenen embriyolar laboratuarda inkübatör denilen cihazların içinde iki ila beş gün bekletiliyor. Ardından en uygunu seçilerek rahme yerleştiriliyor.”
Tüp bebek uygulamasının kadın için “hareketsiz bir yaşam” anlamına gelmediğini özellikle belirten Dr. Öztürk, “Biz sadece yumurta toplama ve embriyo transferi yapılan günlerde kadının dinlenmesini ve ağır işlerden kaçınmasını öneriyoruz. Sonraki dönemde ise hayatına eskisi gibi devam edebiliyor” diyor.
Örnek verilen yerin hijyeni önemli
Kısırlık tedavisinde başarı için spermin çok steril koşullarda alınması gerekiyor. Laboratuar koşullarının kişinin rahat edeceği şekilde düzenlenmiş olmasının önemine değinen Biyolog Ufuk Kutlu, “Rahmin içine enjekte edilecek spermlerin en iyileri olması gerekiyor. Biz bu spermleri hem hareketliliklerine hem de morfolojilerine göre seçiyoruz. Öncelikle bir eleme sisteminden geçirilen spermlerden morfolojisi bozuk olanlar ayrılıyor, daha sonra da en hızlı spermler seçiliyor. Onları toplayıp uygun koşullarda hekimlere teslim ediyoruz” diyor.
Sperm sayısı 3 milyonun üzerinde olmalı
Semen analizi üç ya da dört günlük cinsel perhizden sonra yapılıyor. Bu analizden başarılı sonuçlar elde edilmesi için kişinin alkol almaması, hasta olmaması ve antibiyotik kullanmaması gerekiyor. Verilen örnekte spermin sayısına, mililitredeki konsantrasyonuna ve hareketlilik düzeyine bakılıyor. Sperm hareketliliği “ileri doğru hızlı hareketlilik”, “ileri doğru yavaş hareketlilik” ve “yerinde hareketlilik” olarak üçe ayrılıyor. Aşılama yöntemi için total ileri doğru hızlı hareketlilik gösteren sperm sayısının üç milyonun üzerinde olması gerekiyor.
Hamilelik - Tüp Bebek - Doğum Hamilelik,Tüp Bebek,Doğum,Gebelik,Annelik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder