Toplumda üreme sağlığı hakkında yerleşmiş olan “yanlış” bilgiler bir yandan anne baba adaylarının gereksiz yere kaygıya kapılmalarına veya suçlanmalarına, diğer yandan da ‘nasıl olsa çocuk sahibi olamayacağım’ düşüncesiyle tedavi için hekime başvurmakta gecikmeleri gibi ciddi sorunlara neden olabiliyor! Peki ya bu hurafelerin doğrusu nedir? Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Tansu Küçük, üreme sağlığı hakkında toplumda yerleşmiş olan ‘yanlış’ bilgilerin ‘doğru’larını anlattı!
Doğacak bebeğin cinsiyetini anne belirliyor
Kadının genetik yapısı 46XX şeklindedir ve tüm hücrelerinde x kromozomu vardır. Erkeklerin genetik yapısı ise 46xy’dir. Dolayısıyla bazı sperm hücrelerinde x bazılarında ise y kromozomu vardır. Y kromozomu taşıyan bir sperm yumurtayı döllerse erkek bebek, x kromozomu taşıyan bir sperm yumurtayı döllerse kız bebek oluyor. Dolayısıyla doğacak bebeğin cinsiyetini kadın değil, erkek belirliyor. Tüp bebek ile seçilip yumurtaya enjekte edilen spermin genetik yapısına ise bakılamıyor. Ancak oluşan embriyonun genetik yapısı incelenerek kız ya da erkek olduğu belirlenebiliyor. Cinsiyet seçimi ülkemizde sadece tıbbi sebeplerle yapılabiliyor.
Kanser hastaları çocuk sahibi olamazlar
Kanser tedavisi; cerrahi, kemoterapi veya radyoterapi şeklinde uygulanıyor. Bu tedaviler, sperm ve yumurta gibi üreme hücrelerini üreten testis ve yumurtalığa hasar verebiliyor. Bu nedenle tedavi öncesinde hastadan doku veya hücreler alınıp -196°C de dondurularak ileride kullanılmak üzere saklanabiliyor. Bu yenilik çocuk yaştaki kanser hastalarına da umut oluyor. Kanser olan hastanın evli olduğu durumlarda tüp bebek teknolojisiyle embriyo elde etmek ve bunu aynı şartlarda dondurarak saklamak çok daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. İyileşme tamamlandığında embriyo annenin rahmine transfer edilerek hamilelik elde ediliyor.
Cinsel ilişkide bulunmamak veya hamile kalmamak yumurtaları koruyor
Kız çocukları yumurtalıklarında bir milyon civarında rezerv, yani biyolojik çeyiz ile doğuyor. Ergenlik ile birlikte adet kanamaları ve yumurtlamaları başladığında her ay bir yumurta üretilirken, neredeyse bin tanesi ise ölüyor. Ve bir gün bu biyolojik çeyiz tükeniyor. Sanılanın aksine cinsel hayat, hamilelik sayısı veya doğum kontrol hapı kullanımı bu seyri değiştiremiyor.
Genetik hastalığı olanlar sağlıklı bebek sahibi olamazlar
Genetik hastalıklardan bazıları, hem anneden hem de babadan gelen hastalıklı gen olmasını gerektirirken, bazıları ise tek bir hastalıklı gen ile ortaya çıkabiliyor. Böyle durumlarda tüp bebek işlemi uygulanıyor ve embriyolar laboratuar ortamında elde ediliyor. Genetik bölümde incelenen embriyoların hangisinin sağlam, hangisinin hasta ve hangisinin taşıyıcı olduğu “Preimplantasyon Genetik Tanı” yöntemiyle tespit edilerek uygun embriyolar rahme transfer ediliyor. Aynı yöntem sayesinde risk grubunda olan 35 yaşından büyük kadınlar da Down sendromu olmayan sağlıklı bebekler doğurabiliyor. Preimplantasyon Genetik Tanı ile ailedeki hastalıklı bireye doku ve organ bağışı yapabilecek şekilde genetik uyumu olan bebek de elde edilebiliyor.
Sperm sayımında hiç sperm bulunmayan erkekler baba olamazlar
“Azospermi” adı verilen bu durum 2 ana nedenle oluşuyor: Birincisi, üretilen spermin çıkış yollarının tıkalı olması. Bu durumda testislerden biyopsi ile sperm elde etmek yüzde 100 oranında başarı sağlıyor. Elde edilen sperm ya eşinin yumurtasına enjekte edilerek embriyo oluşturuluyor ya da dondurularak saklanabiliyor. İkincisi ise çok az sperm üretildiği için sperm bulunamayan erkekler. Bu durum bazı genetik hastalık ya da enfeksiyon nedenliyle oluşuyor. Bu sorunu yaşayan erkeklerde bile “Mikro Tese” yöntemiyle mikroskop altında biyopsi yapılarak sperm bulunabiliyor.
İlk tüp bebek denemesi başarılı olmaz
Ülkemizde Mart 2010 tarihindeki bir yönetmelikle ana rahmine transfer edilen embriyo sayısına düzenleme ve sınırlama getirildi. Bu düzenlemeye göre; 35 yaşından daha genç kadınlarda 1. denemede ve 2. denemede 1 embriyo, diğer tüm durumlarda ise 2 embriyo verilebiliyor. Çoğul hamilelikleri azaltmaya yönelik bu uygulamanın tüp bebekteki hamilelik şansını da bir miktar azaltması beklenebilir. Ancak transfer edilecek embriyonun çok dikkatli seçimi, “metabolomics” yöntemi uygulaması veya 5. gün embriyo (blastokist) transferi gibi yöntemlerle hamilelik oranı eski düzeylerde tutulmaya çalışılıyor. Zaten tüp bebek ekibinin en büyük isteği de daha ilk denemede tekil bir hamilelik elde etmek.
Doğum kontrol hapları kısırlığa yol açıyor
Eski doğum kontrol hapları içinde yer alan progestinler ödem ve kilo artışına yol açıyordu. Ancak günümüzün modern hapları bu tarz yan etkiler oluşturmuyor. Modern doğum kontrol hapları çok düşük doz kadınlık hormonu östrojen ve kaliteli progestin, yani yumurtlama hormonu içeriyor. Kullanılmaya başlandığında yumurtalıklar dinlenmeye çekiliyor ve yumurtlamayla birlikte yumurtalıkların yaptığı tüm hormon salgılaması duruyor. Kaynağı kadının kendi yumurtalıkları olan erkeklik hormonu androjen de salgılanmıyor; bunun sonucu olarak tüylenme ve sivilceler azaldığı gibi, adet düzensizliği sorunu da kayboluyor. Doğum kontrol haplarının kısırlık yapmaları da mümkün değil. Çünkü etkileri zaten sadece 1 gün sürdüğü için her gün alınmaları gerekiyor; bırakılınca da etkileri hemen kayboluyor.
İlk hamileliğini kürtajla aldıran kadınlar bir daha hamile kalamazlar
Gerektiği derinlikte, rahim içine zarar vermeden yapılan, içeride parça kalmayan ve enfeksiyon için önlemleri alınmış kürtajlar sonraki hamileliği zarar vermezler. Ancak, yine de hatırlatmak gerekir ki kürtaj bir aile planlama yöntemi değildir. Kürtaj bebeğin anormal olduğu durumlarda, hamileliğin anne hayatını tehdit ettiği durumlarda ve tecavüz gibi istenmeyen hamilelik durumlarında uygulanması gereken bir yöntem. Hamilelikten korunmak için modern yöntemleri tercih etmeniz gerekiyor.
Hamileliği önlediği için doğum yapmamış kadına spiral takılmaz
Spiral enfeksiyon yapmıyor ama enfeksiyon varmış gibi bir reaksiyon doğuruyor. Bu reaksiyon nedeniyle salgılanan maddeler de rahim içini hamileliğe uyumsuz hale getiriyor. Bu etki spiral durdukça devam ediyor, çıkarılınca düzeliyor. Ayrıca, bazı spirallerdeki bakır sperm öldürücü etki yapıyor. Hormonlu spiraller aynı zamanda rahim ağzı salgı yapısını ve rahim içini değiştirerek hamileliği önlüyor. Damar veya karaciğer hastalığı gibi çeşitli nedenlerle diğer yöntemleri kullanamayan doğum yapmamış kadınlara da spiral takılabiliyor. Ancak, her 6 ayda bir kontrol edilmesi gerekiyor.
İstediğim her yaşta çocuk doğurabilirim
Türkiye’de ortalama menopoz yaşı 48 yıldır. Ancak menopozdan 10 yıl öncesinden başlayarak hem doğal, hem de tüp bebek yoluyla hamile kalmak zorlaşmaya başlıyor. Öyle ki 20 yaşındaki bir kadının bir aylık cinsel beraberlik sonrası hamile kalma şansı yüzde 25 iken bu şans 40 yaşında yüzde 5’e kadar düşüyor. Dolayısıyla “çocuk da yaparım kariyer de” sıralamasında çocuğun biyolojik olarak öncelikli olması gerekiyor. Çünkü bazı kadınlarda gelişen erken menopoz bu planları daha da alt üst edebiliyor. Ayrıca yumurtalıkta çikolata kisti ve sık ameliyat geçiren kadınlar ise bu konuda daha da dikkatli olmalılar.
Hamilelik - Tüp Bebek - Doğum Hamilelik,Tüp Bebek,Doğum,Gebelik,Annelik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder